1950’lerden 1960’lı yılların başlarına kadar olan dönem
Amerika’nın Altın Çağı olarak bilinir. Savaştan çıkmış bir dünyada ekonomik
endişelerin bir kenara bırakıldığı, her şeyin daha büyük, daha çok olmasının
makbul olduğu bir zaman dilimidir. Bunu anlatan belki de en güzel örnek o
devrin Amerikan arabalarıdır. Bizim daha çok dolmuş olarak bildiğimiz
Impala’lar, Buick’lerin devridir o zamanlar. Motorlar 6 - 7 litre, 300 – 400
beygir gücünde, içerisi salon salomanje. Herkesin kapısında ikişer üçer;
insanlar bu metalara sahip olmanın verdiği mutluluğu yaşarlar.
Soğuk savaş, petrol krizi derken bu devir biter. Amerika
bugün ucuz maliyetli alternatif yakıtların, çok yolculu taşıtlara öncelik
tanıyan yolların, hibrid motor teknolojilerin öncüsü olan ülke olarak
karşımızda.
Çok benzeri bir dönemi de bilişim teknolojilerinde
yaşadığımızı düşünüyorum. Bilişim teknolojileri ile 20. yüzyılın sonlarında
tanışan günümüz iş dünyası, bilişim bileşenlerinin limitli kapasiteleri ile
sınırlı oldukları dönemi aşmanın verdiği bir rahatlama ile 2000’li yılların
başlarında oldukça yüksek kapasiteli yatırımlara gitti. Çok işlemcili dev
sistemler, her işi için adanmış sunucular, bant genişliği sağlamak için uzak
alan bağlantısı için bile kurumlara adanmış fiberler, her uygulamaya adanmış
depolama sistemleri, elektrik tüketim endişesi olmayan veri merkezleri...
Yaşanan krizler ve maliyet düşürme
endişeleri bilişim teknolojilerini de benzer yollara soktu. Optimizasyon önemli bir kavram olarak karşımıza çıkıyor.
Blade sunucu gibi teknolojiler ile fiziksel alanda sağlanan tasarruf bana 5.5
metrelik Amerikan arabalarından 4 metrenin altında boya sahip kompakt arabalara
dönüşü çağrıştırıyor. Tıpkı artık ailede herkesin ayrı ayrı arabası olmadığı
gibi, sunucular da artık sanal makineler üzerinden paylaşımlı olarak
kullanılıyor. Paylaşımlı kullanımda bile artık 8 işlemcili sunucuları nadiren
kullanıyoruz. Sunucular daha az elektrik yakıyor; kullanmadığı işlemciyi
kapatıyor. Disk sistemleri tekrar eden verileri tek nüsha olarak tutarak aynı
verinin olduğu dizilerin yerine “denden” işareti atmayı öğrendi.
Kurumlar bilişim yatırımlarını yaparken elbette öncelikli
olarak hedefledikleri servis seviyelerini tutturmayı hedefliyor. Ancak bunu
sağlamak için artık bilişimde “kaba kuvvet” devrinin yerini akıllı bilişim
teknolojilerine bıraktığını düşünüyorum. Bugün kurumsal çözümlerde
sanallaştırma, katmanlama, tekilleştirme, sıkıştırma, önbellekleme, akıllı
yönetim gibi teknolojleri kullanıyoruz. Hedefimiz hem bilişim bileşenlerinden,
hem bu yapıyı barındıran mekanlardan, hem de bu yapıları ayakta tutan
personelden en yüksek verimi elde etmek.
Doğaldır ki sunucu, istemci, depolama, ağ cihazları gibi
farklı bilişim bileşenlerinin her biri için çok farklı optimizasyon
teknolojilerinden bahsetmek mümkün. Bundan sonraki yazılarımda bu bileşenlerden
her biri ile ilgili daha detaylı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Gelecek ay ağ optimizasyon konusu ile sizlerle birlikte
olmak üzere.
Bu yazı daha sonra düzenlenerek Telekom Dünyası'nın 121. sayısında yayınlanmıştır.
Bu yazı daha sonra düzenlenerek Telekom Dünyası'nın 121. sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder