26 Kasım 2012

Bakalım Bu Gözler Daha Neler Görecek?

Benim ilk bildiğim halinin saniyede 50 kere değişen 576 satır olduğunu bile bugün öğrendim. Siyah beyaz televizyonu oturur seyrederdik sadece, o da her akşam yayınlanmazdı. Derken renklisi geldi, ergenliğimiz, gençliğimiz geçti 625 satırlık PAL standardında. Elektrik kesildiğinde içindeki kaseti çıkartamadığımız için "tatlı" heyecanlar yaşadığımız Betamax videoları seyrettik o tüplerde. Sonra ilk dijital medyalarla tanıştık; VCD'lerle. Acil durumlarda deliğine ataç sokup çıkartabiliyorduk o hayat dolu diskleri.

Doğrusunu isterseniz hiç kafamı da yormamıştım çözünürlük olayına, ta ki VCD'lerin 352×288 çözünürlükte olduklarını öğreninceye kadar. Ardından DVD'ler geldi, 720×576'yi görünce beğenmez olduk VCD'leri. Gittik dünyanın DVD'sini aldık "daha bunun üstüne ne olacak" diye. Bu 576 dikey çözünürlüğün adını dijital yayıncılıkta Standard Definition (SD) koydular. Hemen üstüne de High Definition (HD) standardını patlattılar 1920×1080 çözünürlükte. Bu günlerde gırla satılıyor bu standardın bileşenleri; 3 boyutlusu/boyutsuzu TV'ler, Blu-Ray oynatıcılar, medya oynatıcılar, Blu-Ray diskler filan.

Tam gözümüz, cebimiz alıştı derken HD ailesine, yaklaşık bir ay önce LG 84LM9600 modeli ile Amerika Birleşik Devletleri'nde ticari olarak satışa sunulan ilk UHD (Ultra-High-Definition) televizyon olma sıfatını kazandı.

LG 84LM9600 için talep edilen $19.999,99 fiyatın içine nelerin dahil olduğu bir polemik konusu.
 
Hoş, LG ürünün Güney Kore'de satışına 2 ay önce başlamıştı bile. Güney Kore'li gençler UHD Televizyonda Gangnam Style seyredebiliyorlar birkaç aydır. Gerçi Sony de Bravia XBR-84X900 (nam-ı diğer KD-84X9005) için $25.000,00 ile ön sipariş olayına girmişti ama, sahaya erken inen yol alır bu işlerde.

Demin LG'nin fiyatına laf ettik, Sony Bravia XBR-84X900 %25 daha da pahalı.

İşin komiği 3840×2160 çözünürlük ile bildiğimiz HD çözünürlüğünü de 4'e katlayan bu televizyonlar (bkz. ilkokul alan hesaplama, kenarları 2 katına çıkınca alan 4 katına çıkıyor) UHD standardının üvey evlatları. Çünkü bu garibanlar 4K UHD diye geçiyorlar literatüde. Bunun asıl ağası 8K UHD'ler 7680×4320 çözünürlükle bunu da 4'e (gene aynı hesap) katlayacak. Bugün anasının nikahına satılan meretler, zamanında bizim HD Ready diye aldığımız televizyonlar klasmanında kalacak sizin anlayacağınız.

Muhtelif çözünürlükler yan yana. 8K UHD'nin yanında bizim "vay be" dediğimiz HD malum kelebek gibi kalıyor.

Peki, "ortada seyredecek UHD medya var mı?" derseniz, henüz pek yok. Ama sağlam ekran kartlı bir PC'yi bağlayarak oyun oynamak ilk aklıma gelen UHD uygulaması olur. Hoş, medya da çıkar, ebay'de bi arama yapın 2160p diye, media playerlar çıkmış bile. Fiyatlar da düşer, nasıl olsa; hep öyle olmadı mı? Biz de üşenmeden kült olmuş filmlerimizin UHD sürümlerinin peşine düşer, elimizdeki HD'leri de ufak ufak çöpe yollarız. Zaten artık dijital içerik sağlayan dükkanlardan, filmlerin UHD sürümlerini hızlı indirebilmek için de gigabit internet paketlerine abone oluruz. O gün itibarı ile de internetten sağlanan canlı yayında, Seda Sayan'ın programındaki seyirci bayanların hangisinin dip boyasının geldiğini görecek kadar da net görüntümüz olur.

Bu arada, hep yapılan mukayeselerden biridir HD mi daha kaliteli, eski usul film mi diye. Analog filmlerde piksel diye bir kavram bulunmamakla beraber, kullanılan lens, çekim yapılan koşullar vb. göz önüne alınarak bunun 3 ile 12 milyon piksel arası bir çözünürlüğe denk geldiği hesaplanırdı. Evet, 35 mm. analog film HD'den bariz üstündü ama durum dijitalcilerin lehine dönüyor gibi. Düz bir çarpma ile 8K UHD'de 33 milyon piksel var.

33 milyon pixel de iyi, güzel de. Super Hi-Vision diye de geçen 8K UHDTV standardının ses kısmı da biraz eşeğin kulağına su kaçıran cinsten. Kullanılan ses sistemi 22.2 Surround Sound olarak geçiyor literatürde. Evdeki 5.1 ses sisteminin kablolarının bile eşler arası şiddetli geçimsizlik yaratabildiği göz önüne alınırsa, 24 hoperlörü nereye nasıl takacağımız konusu beni gerçekten endişelendiriyor.

Bakalım bu gözler daha neler görecek, kulaklar daha neler duyacak?

16 Kasım 2012

Yeni Saplantım: Jetpack Joyride

Bilgisayar oyunlarıyla aram iyi değildir. Oynamayı sevmediğimden değil de, beceremem pek. O yüzden de çok oynamam. Ancak son bir haftadır saplantı haline gelmiş bir şekilde, her boş bulduğumda Jetpack Joyride oynuyorum.

Açılış ekranı.

Bu oyunla ilk tanışmam Emre'nin iPad'inde olmuştu. Onda da severek oynuyordum ama tabi beyefendi müsaade ettiği (ki pek nadirdir) ya da uyuduğu zamanlar. Öyle gizli gizli sigara içer gibi oynamak da keyif vermiyordu doğrusu.

Ancak geçen hafta fark ettim ki, Windows 8 Store'a gelmiş. Artık Windows 8'de native oynanabiliyor. İndirdim. İndiriş o indiriş.

Zapper, roket ve jeton.

Nedir oyun derseniz? Sonu olmayan bir mekanda, koşmak. Eğer yükselmen gerekirse, sırtında makineli tüfek var, onu ateşliyorsun, kurşunların tepkimesi ile yukarı kalkıyorsun. Arada Zapper'lara takılma, roketlere vurulma, toplayabildiğin kadar para topla, yandığın zaman oyunun sonunda ödüller kazanmak için jeton topla, arada denk gelirsen kimi araçlar var, onlara bin. Böyle, boş boş, koş babam koş.

Oyunun beni saran yanının ne olduğunu çözdüm aslında. Oyunda doğru dürüst bir kontrol olayı bulunmuyor. Mouse'a basınca yükseliyorsun; bırakınca alçalıyorsun. Başka sağ, sol, ateş, X, kare, alt sağ buton, kombo filan yok. Öyle "kapıcı çocuğu gibi her bulduğun düğmeye basıyosun" diye dalga geçilebilecek bi durum söz konusu değil.

En sevdiğim taşıtlardan biri olan ejderha Mr.Cuddles ile gezerken
 
Velhasıl. Günlerdir oynuyorum. Size de tavsiye ediyorum.

Haaa... Tabi bir noktayı atladık. iPad ve Android için var bu meret. Windows 8 için de çıktı. Ama Windows 7 için yok. Ama çare var; vesile ile bunu da öğrendim, paylaşmadan geçmeyeyim.

Yeryüzünde Bluestacks App Player diye bir icad varmış. Yüklüyorsunuz PC'ye, Android platformunu emule ediyor. Böylece Android uygulamalarını Windows XP ve Windows 7'de de çalıştırabiliyorsunuz (bu arada, bu ikisinin arasında bi de Windows Vista vardı heralde onda da çalışıyordur da, kimse adam yerine koyup adını bile anmıyor). Eh, Jetpack Joyride'ı artık PC'nizde de oynayabilirsiniz. Benim ekran aşırmaları oradan zaten.

Bluestacks uygulamalar ekranı
 
Bluestacks ile birkaç uygulama daha denedim; oldukça iyi çalışıyor Android uygulamaları. Bir tek Ice Age Village çalışmadı, ona üzüldüm.

Müsaadenizle, yatmadan 3-5 tur oynamaya gidiyorum.

Basın

Deniz Ergin arkadaşım sağ olsun; 4S'teyken BT medyasında çıkan çeşitli röportaj ve yazılarımı bana iletti. Onlar için de Basın diye bir sekme açtım; geçmişe yönelik çalışmalarım devam ediyor.

14 Kasım 2012

Yazılar

Blog tutmanın yanı sıra Telekom Dünyası'nda da düzenli bir köşe yazdığımı daha önce de paylaşmıştım.

Bir aksilik olmazsa önümüzdeki ay bir başka dergide de yazmaya başlıyorum.

Böyle olunca Blog'un Anasayfa'sının yanına bir de Yazılar sekmesi açtım. Arşiv kıvamında, pdf olarak buradan okunabilir.

Hatta daha önce de 1-2 yazım çıkmıştı sağda solda, onları da derleyip eklemeye çalışmalı.

Kasım Dört Köşe'si

İşe güce daldık dediysek de vazifelerimizi ihmal etmedik. Telekom Dünyası Kasım sayısında üçüncü Dört Köşe yazımız yayınlandı. Ortaokul yılları nostaljisi ile karışık bir şekilde sanallaştırma üzerine birtakım yorumlarımı okumak isterseniz, sayfanın resim haline tıklayıp büyütebilirsiniz.

Formülü hatırlayan var mı?

Bu arada hoş tesadüf, eski şirketim 4S, Riverbed ve VMware ile birlikte sanallaştırma üzerine dergiye insert hazırlamışlar bu ay. Eski mesai arkadaşlarımla farklı bir şekilde de olsa bir araya gelmiş olmak hoş oldu.

Nankör

İşte, başka işe güce dalınca insan, yapmaktan ilk feragat ettiği şeylerden bir tanesi de blogunu güncellemek oluyor demek ki. 1 aydan fazladır el sürülmemiş, yazık.

 
İş işleri, evin işleri derken el sürmeye vakit bulamadım doğrusu ama kafa durmuyor. Bir miktarını bugün ve yarın yazacağımı umuyorum.

Şimdilik en azından üç paragraf bir de nankör kedi resmi koyayım da, vicdanım rahatlasın.