
Şimdi bakınca daha önce neden o şekilde düşünmediğime şaşıyorum da farkındalığımı kız kardeşimin evinde, eşinin söylediği bir cümle ile başladı, “İçinde puanların filan varsa hepsini harcar”.
Harcayacak kişi bizim yeğen, içinde puanlar olan şey ise benim oğlanın iPad’i idi. Haliyle ziyarete gidilirken tabletler de bizle geliyor. Çocuklar birbirleriyle oynamaktan sıkıldıklarında çıkarılıyor ve Angry Birds, Fruit Ninja filan türü şeyler ile vakit geçiriliyor. Tabi arada birbirleri ile takas da ediliyor aletler. İşte an, o an.


Altındır, muzdur, paradır, domatestir; farkında mısınız, nasıl kıymete biniyor insan oyuna sardırınca? Yahu, halbuki üç gün önce öyle bir şey yoktu; hoş halen de gerçekte öyle bir şey yok. Ama insanın içindeki o bencil, o sahiplenici, o kapitalist var ya… Hah işte özellikle Facebook’ta ve mobil cihazlardaki oyunlar doğrudan oraya sesleniyorlar.

Yapmayın arkadaşlar, bunlar boş şeyler. Sonunda elinize gerçek bir şey geçmeyecek. O yüzden 20’lik bahisten oynayın bilardoyu, zaten her saat başı veriyor 25 para. Daha da fazlasına gerek yok zaten, sen siyah topu sokma da vaktinden önce, oyununu oyna, tadını çıkar. 2 mücevher kazanacağım diye abuk sabuk oyun reklamı seyretme; vaktine de yazık, internet paketine de.
Valla bizim enişte sağ olsun, sayesinde oyunsal Nirvana’ya erdim. Artık çok daha fazla keyif alıyorum oyun oynarken. Oyunların hiçbirinin sonu değil hedef, oynarken geçirdiğin süreç asıl keyif veren. Adı üstünde zaten, oyun.
Yalnız, tabi, Bal Ayı’sını kalpten vurup avlamak için 83.5 stabilitede bir tüfek lazım, o da 4460 para. Ve de 20 dakikada anca geliyor, hemen istiyorsan da 10 altın bayılman lazım. Öyle kolay da değil yani.
Bu yazı daha sonra düzenlenerek Hardware Plus'ın 17. sayısında yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder