02 Mart 2014

Hesaplanabilir Yaşam (Dört Köşe #19, Mart 2014)

Dr. Aydın Köksal
Türkçe’mizin hoş yanlarından bir tanesi de hayatımıza giren bilgisayar nesnesi için kendine has bir sözcüğe sahip olmasıdır. Sözcüğün İngilizce karşılığı olan “computer” çok daha özelliksiz bir anlama gelmekte ve birebir çeviri ile Türkçe’de “hesaplayıcı” olarak karşılık bulmaktadır. İşin mucidi adamlar konuya daha sadece hesaplama aracı olarak bakarken dilimiz hesaplama yapan cihazların bilgi ile olan ilişkisini yakalamış ve daha Information Technology denen kavram ortada yokken bile bilgisayarı bilgi ile özdeşleştirmiştir. Bu sözcüğün mucidi de sevgili Dr. Aydın Köksal hocamızdır; kendisini de bu vesile ile anmış olalım.

Her ne kadar işin sonucunda bilgi ile neticelenmiş olsa da, tüm bilişim cihazlarının temel organı bu hesaplamaları yapan işlemcilerdir. Yani işin kökeninde gene bir hesaplama olgusu yatıyor. Masaüstü bilgisayarlarımızda yaygın olarak aklımıza merkezi işlem birimi gelmekle beraber aslında bir bilgisayarın içerisinde ses, görüntü, iletişim amaçlı pek çok ek işlemci bir bütün halinde çalışmakta.

Benim ilk bilgisayarımda 8 bitlik bir merkezi işlemci vardı ve kendisi altı üstü 3.25 MHz hızında çalışırdı. O zaman çekirdek kavramı sadece kuruyemiş ve meyvelerde kullanılırdı. Geçen 30 yıllık süre içinde işlemci teknolojisinin 64 ve hatta 128 bit sözcük uzunluğuna, çok çekirdekli mimarilere, Gigahertz hızlarına yükselişine şahit olduk. Bu süre içinde ev bilgisayarlarında kullanılan ortalama bir işlemcinin hesaplama performansının kabaca 250.000 kat arttığını görüyoruz.

İlk bakışta pek göze batmamakla beraber, geliştiğini düşündüğümüz pek çok bilişim teknolojisinin altında aslında bu hesaplama cihazlarında meydana gelen gelişmelerin yan etkileri olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin ağ cihazları üzerinde günümüzde standart olarak yapılabilen yönlendirme, paket analizi gibi işlemler, aslında ağ cihazlarının üzerindeki işlemcilerin kullanıcıda rahatsızlık yaratmayacak derece hızlı bir şekilde bu işlemleri gerçekleştirebilmesi sayesinde oluyor.

Ama belki de daha önemlisi, hesaplama yapan bu cihazların artık bilgisayarların dışına taşmaları. Günümüzde aklınıza gelebilecek her türlü aletin içinde bir şekilde hesaplama yapan işlemciler mevcut. Bu sayede çok daha verimli çalışıyorlar.

Cep telefonlarımızla mesaj yazarken sözcük önerileri alıyoruz. Telefon yazdığınız ilk birkaç harften sizin ne yazabiliyor olacağınızı hesaplayıp size öneride bulunuyor. Televizyonlarımız görüntü işlemcileri ile gelen standart çözünürlük yayının yüksek çözünürlükte nasıl olacağını hesaplayarak bize daha kaliteli görüntü oluşturuyorlar. Arabalarımız kalan yakıtımızı, navigasyon sistemleri en kestirme nereden gideceğimizi hesaplamakla meşgul.

Tüm bu hesaplamalar, kendi elimizle tasarladığımız elektronik makineler tarafından hayatımızın daha kolay ve daha verimli hale getirilmesi amacıyla yapılıyor. Bu sayede yaşamdan daha çok keyif alıyor, daha az enerji tüketiyor, sevdiklerimizle daha kaliteli görüşüyoruz. Bir anlamda yaşamlarımız hesaplanıyor ve hesaplanan sonuçlar üzerine kurgulanıyor.

İşin içine bir de bu hesaplamaların paylaşıldığı bir yapı koyunca – ki o paylaşım da yine hesaplama teknolojileri kullanan internet üzerinden olacak –Nesnelerin İnterneti (Internet Of Things) kavramına gelmiş oluyoruz.

Klasik bilişim yapılarını ufak ufak terk edip Makineler Arası İletişim (Machine to Machine), Nesnelerin İnterneti, Bulut Bilişim gibi kavramlara geçtiğimiz şu günlerde biz eski nesil bilişimciler de yeni döneme nasıl ayak uyduracağımızı hesaplamakla meşgulüz bir yandan.

Bu yazı daha sonra düzenlenerek Telekom Dünyası'nın 139. sayısında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder