05 Mayıs 2015

Nükleer Mevzular

Bu konuda yazmayayım diye çok gerdim kendimi ama dayanamayacağım.

Baştan söyleyeyim, hiçbir şekilde mevcut nükleer santral teknolojisinin hayranı değilim. Hatta atomu parçalayıp da çıkan enerjiden alt tarafı su kaynatıp türbin döndürerek elektrik enerjisi üretilmesini son derece ilkel buluyorum.

Ama...

Bugün Türkiye'nin en önemli elektrik üretim kaynakları Atatük, Karakaya ve Keban barajlarıdır. Tek başına Atatürk Barajı 8900 GWh yıllık üretim kapasitesine sahiptir. Buna 7350 GWh ile Karakaya ve  6000 GWh ile Keban'ı da ekleyin; kabaca 22500 GWh miktarında bir yıllık üretimden söz ediyorsunuz. GAP dahilindeki irili ufaklı diğer barajlarla beraber bölge kapasitesi 35000 GWh yıllık üretime yaklaşır.

Bahsi geçen 3 güzide santralımızın coğrafi konumları. Burada politika yapmak istemiyorum
ama bi Wikipedia'ya bakın bakalım, mesela Karakaya Barajı nerede yer alıyormuş.

Ülkemizde başkanlık ve eyalet sistemleri konuşulmaya başlandı. Doğrudur, yanlıştır, iyidir, kötüdür konularına girmek istemiyorum. Ama hani olur da... Bu konuşulanlar gerçekleşirse bahsi geçen tesisler güneydoğu eyaletlerinin sınırları içinde kalacak. Anadolu'nun diğer kısımlarının bu enerjiden ne şekilde yararlanabileceği, ne tür politikalar düzenlenileceği, bu politikalara ne kadar uyulup uyulmayacağı, yarın-öbürgün bu eyaletlerin bağımsızlık için referanduma gidip gitmeyecekleri tartışmalarının sonu gelmez. Ama neticede çok önemli miktarda enerji üreten kaynakların kontrolünün zayıflaması ile ilgili bir risk var.

Üstelik tek riske giren hidroelektrik kaynakları da değil. Başta doğalgaz olmak üzere termik santrallerimizde enerji üretmekte kullandığımız dış kaynaklı yakıtların aktarımı da aynı bölgeler üzerinden sağlanıyor şu anda.

Bu nedenle söz konusu senaryonun oluşması durumunda orta ve batı Anadolu'yu besleyecek alternatif enerji kaynakları gerekiyor.

Alternatif enerji deyince de akla güneş ve rüzgar geliyor. Pek güzel, Facebook'ta pek çok arkadaşım güneş enerjisi diye nükleer santrallere alternatif sunuyor. Fikir olarak gerçekten güzel tabi de. Bahis konusu bölgede yer alan barajlarımızın ürettiği enerjiyi üretmek için 16 km2 alana kurulu olan dünyanın en büyük güneş enerji tesisi Ivanpah Güneş Enerjisi Tesisi'nden sadece 35 adetçik inşa etmek gerekiyor.

Anti nükleer grubun sosyal ortamda paylaşmayı pek sevdiği İspanya'daki PS20 santralından
185 tanesi anca 1 Atatürk Barajı ediyor. Sinop santralı için kabaca 350 tane lazım. 
Yani, diyeceğim o ki, "GÜNEŞ ve RÜZGAR Bize Yeter" diye slogan atmakla bitmiyor o işler.

Bugün konuşulan Akkyu ve Sinop santralleri yukarıda bahsi geçen üretim kaynaklarının tamamını aşacak toplam enerji üretim kapasitesine sahip olacaklar. Sadece Sinop Atatürk Barajı'nın ürettiğinin iki katı üretim yapabilecek. Akkuyu'yu da katınca yukarıda bahsi geçen 35000 GWh yıllık üretimin kabaca %10 üstünde bir kapasite ortaya çıkacak.

Meraklısına, Türkiye Uranyum ve Thoryum rezervleri sıralamasında dünya 24.sü. 7300 ton işlenebilir rezervi bulunduğu tahmin ediliyor. Söz konusu yatakların 2'si Aydın'da, diğerleri Manisa, Uşak ve Yozgat'ta yer alıyor. Bulundukları tarihte üretim maliyeti dünya standartlarının altında olarak hesaplanmış ancak günümüz rakamları ile fizibilitesi düşük olduğu için üretimi yok. Dünyada en ucuz üretim maliyetine sahip ülkeler Kazakistan, Kanada ve Avustralya. Hani, "Uranyum'u nereden buluruz?" konusundaki durum da bu şekilde.

Akkuyu ve Sinop hep böyle yeşil kalabilecekler mi? Bir de ona inanabilsek.

Peki, bu santraller çalışırken yatağımda rahat uyuyabilecek miyim? Hayır. Ancak şu an için nükleer enerji santralına yatırım yapmak "mantıklı" bir hareket. İçime sinmemesi, kararın mantıklı olmadığı anlamına gelmiyor.

O yüzden en başta söylediğimi bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Nükleer santral benim de ilk tercihim değil. Ama ülkemizin içinde bulunduğu sosyopolitik durumu göz önüne aldığınızda, çok da yanlış bir hamle olarak gözükmüyor bana.

Buraya kadar sıkılmadan okuduysanız daha sonra devam niteliğinde yazdığım Elektrik Üretilmez, Tüketilir yazısı da ilginizi çekebilir belki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder